19 Ekim 2015 Pazartesi

Masumiyet Müzesi

     Orhan Pamuk tarafından oluşturulan Masumiyet Müzesi, yazarın aynı adlı romanında anlatılan günlük hayatta da kullanılan eşyaların hatıra ve anlamlarını gösteren ve gerçekten tutkuyla hazırlanmış bir müzedir. Orhan Pamuk 1990 yılından itibaren müze ve romanı birlikte düşünmüş fakat roman 2008 yılında yayımlanmış ve müzenin açılması 2012 yılını bulmuş.
      Kısaca romana değinmek gerekirse; 1974 ile 2000’lerin başı arasında geçen romanda Kemal ve Füsun’un hikayesi anlatılıyor. Tutkulu bir aşk ve Kemalin Füsun’un eşyalarını alıp saklamaya başlaması ile müzenin koleksiyonunu oluşturuyor.
     Müzenin genel yapısına gelecek olursak; müze 80 kadar bölüme ayrılmış, bu bölümlerin hepsinin romandaki olay örgüsüne göre sıraları var. Müzeye girişte karşıdaki ‘’Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum.’’ yazısı insanı daha girişte heyecanlandırıyor. Ardından camlı bir kutu içinde havalanan bir perde, perdenin üzerinde bir küpe ve arkadan gelen çevre sesleri. İnsanı gerçekten heyecanlandırıyor, her türlü duyguları hissedebiliyorsunuz. Müzeye gittiğimde romanı okumamış olmama rağmen oradaki hissi ve anlatılmak isteneni kolayca alıyorum. Daha sonraki bölümlere geldiğimizde Füsunun çay içtiği bardaktan tutun giydiği elbiseye, Kemalin çalar saatinden kartvizitine kadar aklınıza ne kadar eşya geliyorsa hepsi orada. Yalnız eşyayla kalmıyor yiyecekler, içecekler, Kemal’in lavabosu Füsun’un küpesi…
     Olay örgüsüne bağlı olarak sıralanmış eşyaları gezerek devam ettiğimizde en üst kata geliyoruz. Burada romanı okumayanları şaşırtacak bir şekilde bir anda bütün hikayenin aslında gerçekten yaşanmış olduğunu anlıyorsunuz. Ve hikaye’nin Müze’nin hazırlayıcısı ve yazarı Orhan Pamuk’a yine aynı yerde anlatıldığı aktarılıyor. Müze’nin son bölümünde ise Kemal’in tek tek topladığı Füsun’un sigara izmaritleri bulunuyor. Tutkuyla mı yapılmış yoksa psikopatlık mı bilemem fakat her izmaritin yanında hangi his ile içildiği bile yazıyor. Bunların dışında 1950-2000 arasındaki İstanbul yaşamını birçok detayına kadar anlatıyor müze. Nişantaşı’nın renkli fakat bir o kadar garip hayatına ışık tutuyor.
     Masumiyet Müzesi değişik amaçlar için kullanılan ve bambaşka hatıralar çağrıştıran eşyaların yan yana gelince daha önceden hiç hissetmediğimiz bir duyguyu, aklımızda hiç geçirmediğimiz bir düşünceyi ortaya çıkarıyor. Aynı zamanda bilinçaltımızda bize engel olan hisler ya da tabularla karşı karşıya gelme imkanı sağlıyor. Bu müzeyi gezmek hayatınızın en iyi filmlerinden birini izlemek gibi adeta ve hatta müzeden çıkınca elinize bir sprey boya alıp, şöyle yazmak istiyorsunuz en yakın duvara;

‘’Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum…’’